Akile Hanım Sokağı
0 GİRİŞ
Halide Edib Adıvar’ın kaleme aldığı Akile Hanım Sokağı 1, 1957-58 yılları arasında Hayat Mecmuasında tefrika edilmiştir. 1958’de kitap olarak yayınlanmıştır. Eser üç kısımdan oluşmaktadır: Akile Hanım Sokağı, Sallan ve Yuvarlan ve Cıbıl Gız (Strip- Tease). Bu üç bölüm birbirinden bağımsız öyküler olarak da ele alınabilinecek niteliktedir.
Birinci bölümde kısaca sokak ve sokağa misafir olarak gelmiş olan Ankaralı bir çift okuyucuya tanıtılmaktadır. Nermin ve Tarık’ın evlilikleri, ilişkilerinin başlangıcı, yeni ortaya çıkan bir problem ve Nermin’in sokağa adını veren Akile Hanım’la olan arkadaşlığı –Akile Hanım- bu bölümde anlatılır. İkinci bölüm birincinin devamı kabul edilebilir. Nermin’ in teyzesi Ayşe Hanım ve eniştesi Samim Bey’in evlilikleri ve yaşadıkları sarsıcı deneyim bu bölümün konusudur. Samim Bey’in geçmişteki gayri meşru bir ilişkiden sahip olduğu kızı tıbbiyeli Gülbeyaz’ın varlığı ve onun hüzünlü geçmişi anlatılır. Ayşe Hanım, Samim Bey’in Gülbeyaz’a ilgisini önceleri yanlış anlamış ve gerçekleri öğrendikten sonra evlilikleri zor bir sınavdan geçmiştir. Sonuç olarak çift bu genç kızı evlat edinmiştir. Kızın annesi hizmetçileri Güzide ise olaylar açığa çıktıktan sonra intihar etmiştir. Sallan-Yuvarlan adlı bu bölümde; Türkiye’nin değişmekte olan kültürel atmosferi üzerine farklı karakterlerin ağzından saptamalara yer verilir. Olaylar ve kişiler Nermin’in çevresinde yoğunlaşmıştır. Onun gözünden 50’lerin Türkiye’sine, evliliklere, danslara, toplantılara tanık olunur. Nermin’in yerini bir erkek; genç, prensip sahibi, çalışkan ve namuslu bir Cumhuriyet mühendisi almıştır. Bu mühendis ve onun tam zıttı kabul edilebilecek taşralı, eğitimsiz, cinselliği keşfetmeye meraklı bir hizmetçi kızın hayatlarının bir noktada kesişmesini anlatır. Kadın çıplaklığına, cinselliğine, evlilik ve boşanma üzerine toplumun farklı bireylerinin yorum ve düşünceleri bu bölümde dillendirilir. Dönemin göze batan özelliklerinden biri olarak her mahallede türeyen taşralı zenginlere bir örnek de bu hikâyenin içinde yer almaktadır.
Bu üç öyküyü bir roman haline getiren ortak öğe esere adını veren Akile Hanım Sokağı’dır. Sokak adeta cumhuriyet öncesi ve sonrası değişimlerle çalkalanan, içinde bolca tezat barındıran, gelişmek çabasındaki Türkiye’nin bir sembolü gibidir. Farklı kesimlerden ve yaşlardan kadın karakterler sayesinde kadının konumu ve geçirdiği evrimi gözlemek mümkündür.
Üç kısımda anlatılan bu hikâyeler de pek çok karakterin yaşam döngüsünü işlenmiştir. 50’lerin getirdiği değişim ile Amerikan kültürü ve yaşam tarzının tüm kesimler üzerindeki etkisi ortaya konmuş, farklı bakış açılarıyla ele alınmış ve eleştirilmiştir.
Eser yoğun bir ilişkiler yumağı olsa da hikâyeler bazı karakterler üzerinde yoğunlaşmıştır. Bir ve ikinci kısımda üç farklı kadın aldatılma endişesi ve acısıyla yüzleşmektedirler. Bunlar, Nermin Hanım, Teyzesi Ayşe Hanım ve mahallenin becerikli, iş bilir kâhyası Akile Hanım’dır. Nermin ve Ayşe Hanımlar batı terbiyesinin, Amerikanvari yaşam tarzının ve daha üst bir sınıfın temsilcileri iken, Akile Hanım Anadolu’nun güçlü, becerikli, anaç, eğitimsiz fakat parlak zekâlı, çalışan kadınının bir temsilcisi konumundadır. Genç kadınlar cephesindeyse üç farklı kadınla daha karşılaşılır. Bunlar; Tıbbiyeli Gülbeyaz, ‘Cıbıl Gız’ Ayşe ve Serin Esen’dir. Roman, kadın karakterlerin kimliklerini oluşturan öğeler, yaşayışları, kadın-erkek ilişkilerinin dinamikleri; dönemin özellikleri, kadının toplumdaki duruşu ve toplumun geçirdiği değişim hakkında çok geniş bir bakış açısı sağlamaktadır. 50’lerin getirdiği Amerikanlaşmayı ve bunun öncesinde Milli Mücadele dönemini yaşamış olan Halide Edib’in farklı yaş, eğitim düzeyi ve sosyal sınıflardan gelen birkaç neslin kadınlarını seslendirmesi anlamlıdır. Sosyal niteliği yüksek olan bu romanın içerik çözümlemesi bu altı kadın temel alınarak yapılacaktır. Dönemi etkisi altına alan Amerikan kültürü ve dönemin modernleşme anlayışı da incelenecektir.
1 ÖZET
Akile Hanım Sokağı Laleli civarında, üstünde hem geçmişten kalan gösterişli konakları hem de arka taraflarında harabe halindeki evleri barındırır. Bu sokaktaki eski ama gösterişli bir beyaz konakta yaşayan teyzesine birkaç aylığına ziyarete gelmiş olan Nermin’in tutkusuz evliliği Dışişleri mensubu eşi Tarık’ın onu aldatması şüphesiyle çalkalanmaktadır. Tarık’ın çıkmak üzere olduğu Roma seyahatine götürülmeyişi ve güzel daktilo Sevim’in varlığı onu huzursuz etmektedir. Orada bulunduğu sürede huzursuzluğunu bastırmak için sokak sakinlerinden Akile Hanım’ı tanımak ister. Akile Hanım bu sokaktaki kırmızı kerpiç bir konağın emektar kâhyası durumundadır ancak bilgeliği ve iş bitiriciliyi sayesinde mahallelinin sevgisi ve saygısını kazanmıştır. Sokak resmi adı göz ardı edilerek onun adıyla anılmaktadır. Nermin ile Akile Hanım’ın ahbaplığı ilerlerken bu iki konağın sakinlerinin hayatları birbirleriyle kesişmektedir.
Kırmızı konakta yaşayan doktorların yanında sığıntı olarak yaşayan gururlu, çalışkan ve güzel Tıbbiyeli Gülbeyaz doktora asistanlık etmekte, mahallenin hastalarının yardımına koşmaktadır. Samim Bey’in bu kıza ilgisi Ayşe Hanım’ı çileden çıkarmaktadır. Bu ilgi herhangi bir arzu ifadesi değildir. Gülbeyaz, Samim Bey’in memleketinden uzakta, sarhoş ve zayıf bir anında hizmetçileri Güzide’den olma gayrimeşru çocuğudur. Yaşlı çift bu genç kızı evlat edinir. Nermin ise Tarık’tan daktilo Sevim’in bir Amerikalıyla nişanlandığını haber veren bir mektup alır ve rahatlar”. Nermin’in Tarık’ın onu aldattığını düşünmeye başladığından beri Tarık’ın Nermin’e karşı artan ilgisi ve tutkusu bu son mektupta da sürmektedir. İkinci kısım bu mektupla sona erer.
Cıbıl Kız kısmında Sadi Arslan, gazinolarda yeni yapılmaya başlayan ‘cıbıl gız’ numarasını seyretmeye gideceği günlerde Akile Hanım sokağındaki konakta bir hizmetçi kızın pencere önünde soyunarak evin önüne kamyon şoförlerini toplamasına şahit olur. Bu kız; köy kökenli, eğitimsiz, Rum bir ailenin yanında çalışmış, cinselliğini keşfetmek arzusunda bir hizmetçidir. Sadi, sokak satıcılığından milyonerliğe yükselmiş taşra zengini bir patronla çalışmaya başlamıştır. ‘Cıbıl gız’ lakaplı Ayşe de Sadi’nin annesinin yanında hizmetçilik yapmaktadır; Sadi’ye âşık olmuştur. Rahat tavırlarından vazgeçmiş ve son derece ağırbaşlı hareket etmeye başlamıştır. Evlenmeyi hiç düşünmeyen Sadi ise bir toplantı da eşinden boşanmak üzere, bir kız çocuğu sahibi güçlü ve modern bir kadın olan Serin Esen’le tanışır. Serin ve Sadi evlendiklerinde hizmetçi Ayşe ‘cıbıl kız’, kendini çıplak halde evin çatısından atarak intihar eder. Bu girişimi sonucunda Ayşe hayatını kaybetmez. Geçmişte pencere önünde soyunması ve bu intiharı bir gazete haberine konu olur. Serin ve Sadi’nin de evlilikleri ve gelecek planları bir gazete haberiyle verilir. Roman bu iki gazete haberi metniyle sona erer.
2 İÇERİK İNCELEMESİ
50’li Yıllarda Halide Edip’ in Türk Kadınları
‘Akile Hanım Sokağı’ adı belediyenin verdiği resmi ad ‘Ahmetkemal Sokak’ la tutarsızlık gösterir. Bu durum, konaklar ve izbeler, zenginler ve fakirler, eğitimliler ve eğitimsizler gibi tezatlar barındıran sokağın durumu da desteklemektedir. Bir kahya kadını, sokağı adıyla anacak kadar saydıran yazar bu eserde kadının o yıllarda edindiği yer ve konumu anlatmak için güzel bir başlangıç hazırlar.
Akile Hanım’ın saygınlığının bu derece yüksek oluşu Milli Mücadele sonrasında kadının değerinin yükseldiğinin bir göstergesi olarak kabul edilebilir. Akile Hanım eğitimsizdir, Balkan kökenli, Ege yöresinden İstanbul’a gelmiş bir Anadolu kadınıdır. Halen evlidir ancak kocası bir başka kadınla metres hayatı sürmektedir. Akile evliliğinin başından beri dominant bir kadın olmuştur. Beceriklidir ve kendine çalıştığı fabrikada ve yaşadığı çevrede kontrolü altına alabildiği bir muhit edinmiştir. Kocası onun bu baskın ve güçlü karakterinden, dişilikten uzak yapısından hem kopamamış hem de kendisinin baskın olabileceği bir işçi kadınla gayrimeşru bir ilişki yaşamaktadır. Bu ilişkide Halide Edip her ne kadar Akile Hanım’ın vakarını ve eşine karşı takındığı soğukkanlı tavrı yüceltse de, onun kadınlık vasıflarını ortadan kaldırmıştır. Bunların yokluğunu onu güçlü kılan tarafmış gibi sezdirmiştir. Evliliğini boşanmayla sonlandırmamasına sebep olarak da Akile Hanım evliliğin bir kez yapılacak bir şey olmasını gösterir. O yıllarda başlayan ve sıkça karşılaşılmaya başlanan boşanma olaylarını tasvip etmediğini de dile getirmiş olur. Bu, dönemin değişmekte olan aile ve evlilik anlayışına bir örnek olarak düşünülebilir.
Milli mücadele dönemi kadını imajını uyandıran Akile Hanım da, kocasının yıllar önceki ihanetini sineye çekip evliliğini kocasının gayrı meşru çocuğunu evlat edinerek sürdüren, Osmanlı’nın kültürel ağırlığını temsil eden Ayşe Hanım da, geçmişin değerlerini sürdürmekte ve aile bütünlüğünü korumaktadırlar. Modern Dönemin temsilcisi kabul edebileceğimiz Serin Esen ise eşinden boşanmış, çocuğunun varlığına rağmen Sadi Arslan ile bir aşk evliliği yapmaya hazırlanmaktadır.
Bahsedeceğim kadın karakterler arasında iki anneden biri olan Akile Hanım, iki oğlunu alarak İstanbul’a gelmiş ve onları yetiştirmiştir. Anneliğinin bir gereğiymişçesine kadınlığının ortadan kalması günümüze kadar uzanan anne imajının dönemin özellikleriyle de bağdaşan tarafıdır. Gayri meşru bir çocuk sahibi olan Güzide de aynı şekilde kadınsılıktan uzak bir insan olarak ele alınmıştır. Sadi’nin annesi de eser de sözü edilen bir başka anne olarak evladına ve eşine huzur veren bir kadın oluşuyla övülür. Tüm bu kadınlar annelik rolleriyle ön plana çıkar. Çocuğu olmayan Nermin ve Ayşe Hanım kılık kıyafetleri, güzellikleri, şıklıklarıyla ve kocalarını kıskanmak gibi son derece kadınsı ve insani tepkileriyle ve naif olarak anlatılırlar.
Nermin ve Ayşe Hanım karakterleri Halide Edib’le bazı biyografik benzerlikler gösterirler. Bu iki karakter de yazarın kendi sosyal çevresinden, belki arkadaşlarından biri olabilecek tiplerdir. Emekli bir büyükelçinin karısı olan Ayşe Hanım eğitimli, kılığına kıyafetine dikkat eden, batılı tarzdaki bir yaşam tarzına uyum sağlamış, pek çok kez yurtdışında yaşama fırsatı yakalamıştır. Yaşı itibariyle Osmanlı’nın son dönemlerini görmüş ve genç cumhuriyetin kuruluşuna tanıklık etmiştir. Milli Mücadele’de nerede olduğu ve yaptığı hakkında hiçbir detay verilmemiş olması ilginçtir. Ancak eşi Samim Bey’in siyasi hatıratını kaleme aldığı ve bunda İstiklal Mücadelesi, öncesi ve sonrasını konu aldığı detayı verilmiştir.
Nermin Hanım küçük yaşta annesini kaybetmiştir, bu detay yazarın biyografisiyle tutarlıdır. Karakterin subay olan babası annesinin ölümünden sonra evlenmemiş ve Doğu’da hiç bitmeyen ayaklanmaların birinde şehit olmuştur. Annesinin ölümünden sonra teyze ve eniştesi tarafından yetiştirilen Nermin batı tarzında, iyi bir eğitim almıştır. Çocukluğunun ve genç kızlığının bir kısmını da Washington’da geçirmiştir. Halide Edib’in son dönem eserlerinden sayılabilecek olan bu eserde, hala kendi çocukluğunun hesaplaşılamayan detaylarına yer verdiği görülmektedir. Annesini erken yaşta kaybeden yazarı, babasının evlilikleri derinden etkilemiştir. Nermin karakterin şehit babasına, kendi babasının tam tersi bir kimlik yaratması anlamlıdır. Halide Edib’in tam tersine benzeterek yapmış olduğu bu değişiklik, insan psikolojisi göz önüne alındığında geçmişini kabullenme çabasının bir örneği olarak düşünülebilir.
Nermin, Akile Hanım Sokağı’na geldiğinde sokak sakinlerine, özellikle de Akile Hanım’a karşı merak beslemektedir. Onun bu merakını teşvik ederken eniştesi ona, geçmişte hikâyeci olmak isteğini hatırlatır ve bunun hikâye yazmak için bir başlangıç olabileceğini belirtir.
Nermin’in pek de tutkulu ve aşkla başlamayan evliliğinin, mantığa dayalı ilişkisi Nermin ağzından yüceltilmiştir ama tatmin edici olmadığı da bir yandan vurgulanmaktadır. Son derece anlayışlı, modern, olgun, işinde başarılı ve yükselmekte olan bir dış işleri görevlisi olan Tarık, Nermin’e rahat bir yaşam ve huzur temin eder. Halide Edib’in ikinci evliliğini yapmış olduğu Adnan Adıvar’la olan ilişkisinin dinamikleri bu karakterlere yansımıştır.
Bu benzerliklerin ötesinde, Nermin karakteri üzerinden Halide Edib’in o dönemde yaşanmakta olan değişimlere dair düşüncelerini öğrenmek mümkündür. Eşinin yurtdışı görevi öncesinde olası bir sadakatsizlik şüphesi Nermin’in zihninin ‘acaba’larla istila edilmesine sebep olmuştur. Bunu takip eden birbirlerinden uzak kaldıkları dönemde ise Nermin zaman zaman geciken veya kısa kesilmiş mektuplara olan öfkesini teyze ve eniştesinin evinde yapılan davetlerde Amerikalı Dick Jones’la flört ederek ya da bunu yapmanın planlarıyla yatıştırır. Güzelliğine yapılan iltifatları teveccühle kabul eder. Hatta Tarık’ın Roma’dan yazdığı bir mektupta bahsettiği yeni müzik türü Rock’n Roll yani Sallan-Yuvarlan ile dönemine göre oldukça serbest kaçabilecek bir dans yaparlar. Tarık’ a olan kıskaçlığına yenik düşer ve Dick’le Emirgan’da bir kahvedeki gündüz toplantısında Sallan-Yuvarlan eşliğinde dans ederler, çok hareketli olan bu dans esnasında, bu dansın doğası gereği Nermin’in bacaklarının dizden yukarısı görülür. Bu çıplaklık Nermin’e oldukça farklı duygular yaşatır fakat baskın gelen vicdan azabıdır. Eniştesi neşeyle dansı izlerken, bu çıplaklık hadisesi Ayşe Hanım’ın yüzünün bulutlanmasına sebep olur. O bu durumu tasvip etmez. Bu tavırdan modern bir hayat sürmekte olsa da Ayşe Hanım’ın yeni devrin getirdiği açıklık ve değişikliğe pek de ayak uydurmaya niyetli olmadığı anlaşılabilir. Oysa onun da dekolte elbiseler giymiş olduğu çeşitli yerlerde belirtilmiş olsa da dansla gelen teşhiri bayağı bulduğu düşünülebilir. Bu nokta da Halide Edib bu vesileyle fikrini söylemiş olabilir. Pek çok eserinde ‘modern kadın’ portreleri çizmiş olan yazar bu eser de ‘son yılların getirdiği değişikler karşında modern kadın’ı ele almaktadır.
Temsil ettikleri yeni değerlerle kategorize edilebilecek genç kadın karakterlerden de söz etmek gerekmektedir. Öncelikle Nermin, teyzesi ve eniştesinin hayatlarında büyük bir drama sebebiyet seven Tıbbiyeli Gülbeyaz’ı ele almak yerinde olacaktır. Bu kendini mesleğine adamış yardımsever genç kız oldukça güç bir çocukluk geçirmiştir. Anne ve babası olmadığını bildiği ve onu sık sık rencide eden bir aile ile uzun yıllar bir arada yaşamış, hiç şefkat görmemiştir. Sürekli ait olduğu ailenin hayalini kurmakta, bu ailenin ve kendisinin toplumun daha rafine bir kesimine ait olduğuna inanmaktadır. Oldukça gururlu bir genç kızdır. Onu hayatı boyunca kollamış olan Güzide, yakın zamanda onu bir konakta yaşamakta olan iyi bir doktor ve karısının yanına yerleştirmiştir. Doktor onun mesleki gelişimi ön planda tutmakta hatta zaman zaman zorlamaktadır. Yıllar süren ezilmişliğin ardından hocasına çok saygı duyan Gülbeyaz, doktorun eşiyle de son derece iyi anlaşmaktadır. Köklerini bilmemenin verdiği utançtan dolayı aşık olduğu bir meslektaşıyla evlilik hayallerini çöpe atmak üzeredir. Bu hareketinin ardında kendini diğer insanların karşısında asla eksik veya kırılgan durumda bırakmamak isteği vardır. Cumhuriyet değerlerini temsil eden bir karakterdir. İnsanlar için canla başla çalışmakta, gururlu ve sert bir mizaç sergilemektedir. Modernliğin getirdiği herhangi bir yozlaşmanın içinde yer almaz. Emirgan’daki kahve de o da erkek arkadaşı olan Dr. Fevzi’yle oturmaktadır fakat dansa katılmaz. Gülbeyaz kendi iç konuşmalarından Samim Bey ve Nermin’in yaşam tarzlarına imrendiği ve oraya ait olmak istediği anlaşılsa da, bunu mümkün kılacak hiçbir çaba içine girmez. Yazar dönemin gençliğinden beklentilerini Gülbeyaz, Sadi ve Serin üzerinden özetlemiştir.
Üçü de soğukkanlı, üretken, hızla değişen çağın yozlaşmasına karşın milli, insani ve ahlaki değerlerini koruyan bireylerdir. Aldıkları iyi eğitim sayesinde yeniliklere öncü ve açıktırlar. Evlilik konusundaki fikirleri aileye, topluma saygılı olduklarını ve bunları önemsediklerini gösterir. Aşkı ve mantığı neredeyse eşit miktarlarda denkleme katmaya çabaları Halide Edib’in pek çok romanında kendini gösteren ideal evlilik formülasyonunu anımsatmaktadır
Taşralı Ayşe ‘cıbıl gız’ ise İstanbul’daki hayata adapte olmaya çalışırken bocalayan bir genç kızdır. Nermin gibi o da kimsesiz kalmış, köyden teyze ve eniştesinin yanına gelmiştir. Neriman’ın büyükelçi eniştesinin sunduğu geniş eğitim ve yaşam olanaklarının aksine, Ayşe kapıcı olan teyzesinin yanında bir hizmetçi olarak yetişmiştir. Ergenlik çağını döneme kıyasla daha serbest yaşayan bir Rum kadının yanında çalışarak geçirmiştir. Kusursuz yüz hatları ve güzelliğine rağmen Ayşe’deki donuk ifade hiçbir cazibesi veya çekiciliği olmamasına sebep olmaktaydı. Şefkat ve sevgi yoksunluğu Ayşe’nin bunları elde etmek için bir arayışa girmesine sebep olmuştur. Vücudu yapmacık hareketlerle cazip kılmaya çalışması da fayda vermemektedir. Onun cinselliğe olan merakı, sevgiye ve şefkate olan açlığının bir göstergesi olduğu sezdirilmektedir. Cinselliği keşfetmeye çok meraklı bu genç kız Akile Hanım Sokağı’nda çalışmaya başladığı evde ilgi odağı olmak için bir yol keşfeder. Geceleri, ışık açıkken pencerenin önünde soyunarak yoldan geçenlere izlemeye değer bir gösteri sunmaktadır. Bu gösterisi ‘cıbıl gız’ namıyla pencere önünde kamyon şoförlerinin toplanmasına sebep olur. Çıplaklığa yapılan bu tezahüratın tanıklarından biri de Sadi Arslan’dır. O da o günlerde bir gazinoda yapılmaya başlanan striptiz gösterisini izlemek niyetindedir. İnsanların çıplaklığa olan açlığı onu şaşırtır. Onun her iki çıplaklık karşınında da medeni erkek olduğunu kanıtlamaya çalışırcasına soğukkanlılığını korumamsı dikkate değer bir ayrıntıdır. Ayşe’nin bir kez gördükten sonra aşık olduğu ve evlerinde çalışmaya başladıktan sonra tüm hafif meşrepçe hallerini bıraktığı Sadi olgunluğu ve kararlılığıyla idealize edilmiştir. Çıplaklığa gösterilen yoğun ilgiye sebep olarak Sadi yılların kapalılığı ve gizliliğini göstermektedir. Toplumun açılmak, sallanmak ve yuvarlanmak konusundaki heyecanına olumsuz bir tavır takınan yazar, geçmişin kasvetli kapalılığını o gününün dengesiz ve hızlı değişimine kaynak göstermektedir.
İdeal adam Sadi, Taşra zengini patronuyla ilişkisindeki kendine güvenen tavrıyla ön plana çıkar. Sadi’nin striptiz gösterinse ikinci kez sürüklenmesine neden olan patronu soyunmakta olan kızın gösterisinin bir parçası olmuştur. Bunun sonucundaki utancı ve karısına duyduğu korkusu bu gösteriyi izlemekteki arzusu kadar büyük olmuştur. Patron İsmail Bey ve karısı sonradan görmelerin tipik bir örneğidir. Gösterişli evleri ve her şeyde abartıya kaçan zevkleri vardır. Sadi’nin ailesi, Samim Bey’ler gibi saygın fakat pek de varlıklı sayılmayan kimselerle ahbaplıklar kurmakta ve çevrelerini genişletme çabasındaydılar. Samim Bey ve Sadi’nin babası gibi, eski üst düzey devlet görevlileri ise işportacılıktan milyonerliğe yükselen bu adamın zekasını ilgiye ve saygıya değer bulmaktaydılar. Bu detaydan eski Demokrat Parti milletvekili Halide Edib’in her mahalleden bir tane çıkacağı vaat edilen bu milyonerlere tepeden bakan fakat yine de kucak açmakta sakınca görmeyen tavrı anlaşılabilir.
Sadi’nin evlenmek hiç aklında yokken karşısına çıkan Serin Esen’de üst tabakaya ait, iyi eğitimli bir genç kadındır. Erkeksi sayılabilecek görünümü (kısa saçlar ve sade kılık kıyafet) ve güçlü karakteriyle Gülbeyaz’ın çizdiği portrenin bir benzeridir. Hem iş hayatında hem de cemiyet hayatında erkelerle yan yana gelmekte, çeşitli organizasyonları düzenlemektedir. Halen evlidir ve bir kız çocuk sahibidir. Boşanma sürecindedir ancak çocuğunun vekâletini alamamak düşüncesi onu boşanmadan vazgeçirebilecek kadar korkutmaktadır. Onun durumunda evliliğe dair yapılmış olan yorumların hepsi tekrar gözden geçirilmektedir. Modern bir kadın olan Serin’in boşanması son derece haklı gösterilmektedir. Kendi ayakları üstünde durabilen bu kadın, çocuğunun velayetini alabilmiş, kendi ailesi ve Sadi’nin ailesinin onayını alarak yeniden bir aşk evliliği yapabilmiştir. Değerlerdeki değişime ancak kişilerin güçlü karakterleri ve sağlıklı bireyler olmaları halinde olumlu bir tavır takınan yazar insanların içindeki iyiliğe dair inancını kaybetmediğini bu şekilde göstermiştir. Bir yandan da yer yer ortaya çıkan memnuniyetsizliğine rağmen değişime boyun eğmiş gibidir.
Değişen Çağa Farklı Bakış Açıları
Yazar okuyucuyu Emirgan’daki kahvede caz havaları çalınmakta, danslar edilmekteydi. Yeni devir hakkında düşünen üç kişinin zihnine de davet etmektedir. Bu sayede dönemin farklı düşünce yapısındaki tiplerini ve onların bakış açılarını göstermektedir.
Bunlardan birincisi takkeli, sivri sakallı, yaşlıca bir adamdır. Güzel Boğaziçi’ne bu denli hareketli oyun havalarını bir türlü yakıştıramamakta ama yeni neslin sadece oyun havalarını talep ettiğini düşünmektedir. Ancak Arapların gizli şehevi isteklerinin sembolü tabir ettiği cinsten boyun kırma, omuz titretme tarzındaki oyun havalarını da yakıştıramamaktadır. Boğaziçi’ne tek yaraştırabildiği Itri’nin, Suyolcuzade’nin aşkı ele aldıkları eserlerdir. Ortada dans etmekte olanların bu denli köklerinden kopmuş olmalarına sitem etmekte, ‘hoplayıp zıplamalarını’ onaylamamaktadır. Ortada ‘hoplayıp zıplamakta’ olanlar o esnada Nermin ve Dick’tir. Yazar bu ihtiyarın düşüncelerine kulak misafiri olmayı parantez içinde “bundan sonraki sankiler yazılamaz. Bırakın bütün o sankilerin sonu ihtiyarın örümcekli kafasında kalsın” diyerek sonlandırır. Bu karakterin birdenbire yazar tarafından sözünün kesilmesi dikkate değerdir. Onu susturması Halide Edib’ in anlatıcı olarak duruma müdahale ettiği izlenimi uyandırır.
Bu ihtiyarın ardından ‘Tanzimat kalıntısı’ bir Boğaziçi Bey’inin zihnine misafir olunur. Önünde melon şapkasıyla, üstünde yaşanılan İstanbul topraklarının Bizans’tan Osmanlı’ya ve oradan da o güne 50’lerdeki Türkiye’ye yaşadığı değişimleri, gördüğü kılık kıyafetleri düşünmektedir. Dış görünüşün ve kılık kıyafetin önemine epeyce inanmakta olan bir İstanbul beyefendisidir. Merakı bundan sonraki zamanlarda Boğaz’ın nasıl kılık kıyafetler göreceği, ne tür müziklerle çınlayacağıdır. Yeleğini her zaman giyen, boyunbağını eksik etmeyen bu adam için gençlerin rahat kılığı pek de hoş değildir. Bu İstanbul beyefendisi içinden Tevfik Fikret’in ‘Sis’ini okumaktadır. Sis şiirinde konu edilen değişen değerler ve toplum eleştirisi bu adamın kendi dönemine dair duyduğu kaygıyı dile getirmesi için uygun bir örnektir ve hoş bir detaydır.
“ Munis, fakat en kirli kadınlar gibi munis,
Üstünde coşan giryelerin hepsine bihis.”
O sırada kapıdan girmekte olan bir ‘Hacıağa’nın yani taşralı bir yeni zenginin zihnine sızılır.
Hacıağa, pistte dans etmekte olan gençlere özenerek ve onaylayarak bakarken köylü kılığını ve tavırlarını değiştirmeyen karısını değiştirme planları yapmaktadır. Kendi yanına yakıştırdığı müstakbel eş ise on sekizlik İstanbullu bir güzel olmalıdır. Bu eş sayesinde zenginliğinden aldığı gücü kalıcı kılabilecek, ortada dans etmekte olan onun için modernliğin simgesi bu gençlerin arasına karışabilecektir. Geçmişte kalmış iki yaşlı adamın aksine taşrayı temsil eden bu adam yenileşmeyi ve değişikliği canı gönülden desteklemekte ve parçası olmayı istemektedir. Her üç tipin zihinlerinde de yozlaşan değerlerin muhakemesi yapılmaktadır.
Samim Bey’in Sallan-Yuvarlan adını ilk duyduğunda yapmış olduğu yorum ise dönemin ruhunu ve yaşanan değişimi yansıtan bir özet gibidir.
“Bizler eskiden hayat boyunca olduğumuz yerden yükselmeğe çalışan gençlerdik… Konsolos, elçi, büyükelçi, bir de en yüksek bildiğimiz Vekâlet sandalyesine sıçrayabilmek için mebus bile olurduk. Fakat artık geri dönmek sırası geldiğini anlar anlamaz gözlerimiz geçmiş hayallere çevrilirdi. Şimdi geçmişle rabıtamız tamamıyla kesilmiş gibi. Karışık bir zaman. Mamafih, geçmişin bazı kalıntıları, hayatta yüklendiğimiz vazifeyi bile bize unutturdu. İstikbal bahsine gelince, değil bizler, gençler bile onu ellerine alamıyorlar. Hatta Amerika dedikler dünyanın en genç ve iyimser milleti bile ne arkaya, ne öne bakabiliyor. Herkes olduğu yerde sallanıyor, olduğu yerde yuvarlanıyor yahut etrafındakileri sallıyor, yuvarlıyor…”
Bir başka konuşmasında emekliye ayrılmış devletler dediği İngiltere ve Fransa’ya karşılık Amerika’yı genç ve iyimser bulan Samim Bey Halide Edib’in dünya politikası üzerine düşüncelerini seslendirmesine aracı olmaktadır.
Halide Edib’in pek çok umut bağladığı Amerikan kültürü ve anlayışının beklentilerini yeterince karşılamadığı bu eserdeki yorumlarından anlaşılabilmektedir. ‘Sallan- yuvarlan’ ı tüm insanlığı ele geçiren bir histeri gibi itham etmesi de Nermin’in ağzından olmuştur. Tüm serzenişler Halide Edib’in tam karşılanmayan beklentileri ve hayal kırıklarının ifadesi olarak yorumlanabilir.
3 SONUÇ
Sonuç olarak kişilerin çokluğuna ve kişilerarası karmaşık ilişkiler örgüsüne rağmen eser, anlatmak istediği Türkiye ve kadın gerçeğini son derece detaylı ve anlaşılır bir biçimde vermektedir. Kadın gerçeğini ancak bu denli çok ve çeşitli kadın karakterlerinin varlığıyla anlatmak mümkündür. Her sosyal sınıftan, eğitim düzeyinden, türlü yaşam deneyiminden ve meşrepten kadın Türkiye’nin 50’li yıllardaki atmosferini solutmaktadır. Bu atmosferde, Amerikan kültürünün müzikte, eğlencede, ekonomide etkisi yoğun olarak hissedilmektedir. Halk zenginleşmeye çalışır ve Batı’ya –Amerika’ya ayak uydurmaya çalışırken bir tür değerler bocalamasından geçmektedir. Kadın erkeği, zengini fakiri, eğitimlisi veya eğitimsiziyle Türk halkının kadın erkek ilişkilerine, evliliğe, çıplaklık- namus gibi kavramlara geleceğe ve geçmişe dair yaşadığı tüm deneyimler, bu romanda akıcı ve anlaşılır bir dille anlatılmıştır.
Halide Edib’in önceki eserlerinde karşılaşılan güçlü ve yazarın inandığı değerlerin temsili tek bir kadın karakter bu eserde yoktur. ‘O’ kadın pek çok farklı kişiye ve kişiliğe bölünmüştür. Bu eserde modern ‘kadınlık’ kavramının bir tür şablonu çizilmeye çalışılmış gibidir. Kılık kıyafetlerinden eğitimlerine, evliliklerinden, çalışma hayatına kadar pek çok kadının hayatından kesitler sunarak eser Türk romanında 50’li yıllardan sonra karşımıza çıkabilecek pek çok farklı kadın karakterinin ilk örneklerini vererek kendine önemli bir yer edinebilmiştir.
KAYNAKÇA
1) Halide Edip Adıvar, Akile Hanım Sokağı, İstanbul, Ahmet Halit Yaşaroğlu Kitapçılık ve
Kağıtçılık Ltd.Şti., 1958.
23 yorum:
kitabı okumuş biri olarak, özetin oldukça başarılı olduğunu söyleyebilirim. genellikle internetteki özetler sadece olay örgüsünü basit ve yüzeysel olarak anlatıyor. ancak bu özette roman ,tamamı nesnel olmamakla birlikte, epeyce derin bir bakış açısıyla ele alınmış. elinize sağlık.
mükemmel bir inceleme
Bu kitapla ilgili olan ödevimde görüşlerinizden birçok yerde faydalandım. Kaynakçada isminizi vereceğim. Emeğiniz için teşekkürler.
Çok güzel bir inceleme olmuş. Teşekkürler
Bilkentli arkadaslara ithafen, burayı ben kullandım lütfen başka kaynaklara yönelelim.
Bilkentliler değiştirerek yazın direkt kopyalamayın bari. Patlarız hep beraber
berna hocaya selamlar bilkentten yazıyorum
Cansu Hanım gerçekten çok başarılı bir inceleme olmuş, tebrik ediyorum. Hem düşündürdü hem de kafamdaki boşlukları doldurdu. Sayenizde yarın kompozisyon ödevinden 5 alacağım swh
çok sağol çok faydalandım ama kaynak göstermicem zaaaaaa
Su ana kadar 10 kisinin ödevini okudum hepsi aynı başlıyo. Biraz değistirin bari amk ya
%80 similarity çıkmasa bari saygılar vedat yazıcıya
çok güzel değiştirdim be turnitin %1 bile bulamayacak gerisini diğerleri düşünsün nihahahaha (bilkentten tabiki)
2011'de bi ödevim için kullanmıştım, vedat hoca zar zor geçirmişti, bilginize bilkentliler.
2010larda ben bu ödevimi verdiğimde buralar hep dutluktu. Sınırda bi puan almıştım burdan yararlanıp ne günlerdi.
ulus cebeci çangaya gardaş deriz kankaya. aman pardon yanlış oldu, bilkentle ilgili yorum olarak algılayın.
acaba haftaya montaigne (stean zweig) ile ilgili bir inceleme yapabilir misiniz? çok lazım
Stefan Zweig'dan Montaigne'in incelemesi çok makbule geçer. Hazır eliniz değmişken bikaç da sorunsal belireyip liste yaparsanız dadından yinmez.
bütün bilkent toplanmış sayfaya.vedat yazıcıya saygılar ama düzgün puan vermezse ona fog koyarım taam mı
Neden daha önceden görmedim bu sayfayı, gece gece ödev yetiştirmeye çalışıyorum şimdi... (Bilkentten Sevgiler)
ödevini tamamlayan çıksın kasıyor..
Ödevimi yapmadan arayıp bulsaydım keşke. Kitabın tamamını da okumadım, kadın sorunsalı bilemedim yaaa. Haftaya Montaigne için kaynak ararız artık.
akile hanım sokağı adlı kitabın anlatıcının bakış açısı ne
Yorum Gönder