Oturup dusundum, ben neden bu 'blog'u yazmaya baslamistim diye. Gunler gecti, dun itibariyle yasim 27'ye vurdu. Blog'da odev mahiyetinde ancak cok emek verilerek yazilmis islerle, adeta bir zihin ishalinin urunu yazilar mevcut. Beni bu minvalde seyler yazmaya iten saniyorum ki, vakti zamaninda Mario Levi'den tadina doyamadan aldigim 'Yaratici Yazarlik' dersinin arta kalan tozu topragi idi. Isi insanlari anlamak ve bunu da bilimsel bir cercevede arastirip yazmak olan bir taze isem de, daha da korpelik hayalim hep yazmaktan gecmisti. Kendimde o disiplini bulamayacagimdan habersiz gunlerde, hirsimi almak uzere blog isine bulastim. Bugunlere daha mesleki ve ciddi isler icin de blog isine gireyim diye dusunurken, aslinda buraya kustuklarimin da kuyemet deger olduklarini iddia edesim geldi. 9'un bile uc kati olmus bir insan olunca artik, belli bir anlam ifade eden isler yapmam gerekiyor gibi geliyor bana. Konulu yazmaya baslayacagim yakinda. Bu yazinin konusu, kendimi temize cekmek olsun. Hicte bilimsel olmayan bir perspektiften ama yaraticiligimi kamcilamaya gayretli bir takim yazma denemeleri yapilabilir. Yazmaya dair yazdigimi varsayiyorum.
Gectigimiz Sali gunu, Gatehouse of Fleet adli bir Iskoc sinir koyunde idim. Hayatimin en romantik araba gezmesinde tasli, yuzuklu 'ziynet kiymeti bilir'* bir kadin olmaya calisirken, sarji biten telefonlarla yollarda kaybolma olasiligi ortaya cikti. Denk geldi ki, bir pub'in sahibesinin sarj aleti birimizin telefonunu sarj ederken, benim yanimdaki kitabin arkasindaki bos sayfaya da mini krokiler ve hatirlatmalar yazdik. Ola ki telefonun sarji yine dayanmazsa diye dusunerek. Dunya guzeli 66 model kirmizi Spidey'e bindigimizde mor kitabimi elime aldim mi almadim mi hatirlamiyorum cunku telefonun sarji yetti. Ama ben kitabimi sanirim, Bank of Gatehouse Pub'da biraktim. Inci Aral'in Uykusuzlar'i yarisi okunmus, en arka sayfasinda motoryollarinin isimleri ve resimleri ile bizim Ingiliz usulunce nisanladigimizin minik notuda beraberinde kayboluverdi. Ya arabada dustu, ya ben sarj aleti bulmanin sevincinin de etkisiyle kitabimi barin ustunde birakiverdim. Umidim, belki adim goren biri beni facebookta bulur diye. Elin Iskoc'u Turkce kitabi ne yapsin degil mi? Uykusuzlar simdi kimbilir nerelerde.
* "Kadinligini hissettikce, ziynetin de kiymetini bilirsin." diye bir laf etti Bursa'da bir kuyumcu. Aklimi aldi bana verdigi bu ayarla. Basit bir soru sormak icin girmistim, bir kac taki vs gosterdi, ben habire daha kucuk, daha minik, daha degersiz diye kivranip, sevmiyorum ben pek falan dedikce; yilin ayarini verdi. Artik her min ziynet aninda kadinligimi tekrar tekrar sorguluyorum. Bunun hakkinda daha dehsetli yazasim var, unutmamak icin buraya dipnot koyuyorum.
1 yorum:
Bursa'da görüşebildiğimiz azıcık zamanın tadı damağımızda kaldı.. Yazılarını özlüyorum, daha çok yaz! Bu arada romantizm dolu bir gezi ve malum ziynet beni çok çok sevindirdi, sonsuz mutluluklar!
Yorum Gönder