4 Haziran 2008 Çarşamba

Vazgecmek

Kimseden vazgeçmek imkansız olmamıştı. Olmamalıydı. Vazgeçilmeyecek pek bir şey çıkmamıştı ya karşısına, o da başka bir talihsizlik hikayesi. Hayat çok zorlamış mıydı onu diye soranlar olacaktır. Pek sanmıyorum. Onun öyle düşündüğünü tahmin ettiğimden. Şefkatliydi. Oldukça! Demişti ki bir gün, kendi kendine, duydum ama belli etmedim bende. Eğer duyduğumu anlasa çok sinirlenirdi, kendine. Garip bir mahremiyet anlayışı vardı düşüncelerle ilgili. Herneyse, ne demişti dur bakayım; " Kafasını kucağıma alıp severdim, korkularını öğrenir, korumaya çalışırdım onu..." Pek severdi, korusun, koruyarak sevsin insanları. Kendini korumayı çok bilirmiş gibi... Beceriksiz bir anaçlığı vardı. Şaşırırdı herşeye. Ama herşeyi de tahmin eder, şaıramazsam diye endişelenirdi. Bilemediği, kestiremediği şeyleri severdi. Korkularını bilmek sonra insanların en mahrem şeydi onun için. Kimin neyden korktuğunu bilirse; rahat hissederdi kendini. Onu kaybetmekten korkmadığını gördükçe başka insanların, kırılırdı da yen içinde bırakırdı. Yen dedik ya, epey genişçeydi tüm elbiselerinin, bluzlarının kolları. Sıkıştıracak ne çok şey bulurdu hergün onlara. Ne aptal mimiklere girip çıktığını bilmeden, şaşkın ama bilmiş gezinirdi.
"Keşke onun yanında kalsaymış, hep onunla olsaymış da bıksaymış Bıkamamış, bakamamış; kaçmış hep, artık kaçınılır olmaya başlamış, tasalanmaktaymış". Yine kendi kendine gevelediklerinden... Anlam aramamak lazım! O herşeye anlam yüklemeyi ama o anlamların boşluklarına sığınmayı iyi bilir. Anlamsız kılar herşeyi kolayca. Ama bir de bakarsın, en karmaşık anlamlarla ip atlar, zıp zıp zıplar!

1 yorum:

Unknown dedi ki...

ben geleceği görüyorum lan!