Yine bir deadline magduriyeti ve ben yine sevgili bloguma katkida bulunmaya karar verdim saygideger dostlar,
Ogrencilik hayatimin son odevini yazmak icin pek bir sey yapmadan da kendimi perisan ettigim hissine kapildigim su gunlerde, zihnimi gark ettigim garip dusuncelerimin burada olumsuzlesme ve sanal dunyanin dehlizlerinde kaybolma zamani geldi. Turkce karakterlerimi kaybetmis olmam ise baska bir sembolizm, bambaska bir kaybolus hikayesi.
Son odev icin gerceklesmekte olan tek enteresan gelisme ise Ian Hacking denilen zati muhteremden hakkinda tek kelime yazmayi basaramasam da hala ondan nefret etmemis olmam.Normal sartlar altinda ve oda sicakliginda uzerine odev yapmak, calismak veya herhangi bir akademik caba sarfetmem halinde buyuk ofke ve kufurle karsilik verdigim herbir kisi ve konunun aksine ornegine daha once sadece Dennett kisinde karsilastigim bir fenomen gerceklesiyor. Bu durum baharin gelmesine ragmen hala bir turlu ellerimin isinmadigi bir cografyada yasamak durumunda kalmamla aciklanabilcegi gibi, gelen baharin alerjimi azdirmamasi saskinligina da verilebilir. Evet, cicek bocek her yana nese sacarken, ben selpak paketini evde unutmak telasesinden cok uzagim. Yolda izde mendil satmaya calisan cocuk bulmaya calissam da basarili olamayacagim bu gavurun ilinde, bu durum beni pek mutlu etmekte.
Yine degismeyen seyler de var tabi, kendime kontrolsuzce ve nasil oldugunu akli salim kimsenin anlayamadigi sekilde gerceklestirdigim kendime zarar verme, neredeyse olume meydan okuma sakarliklarim sureci basladi.Onunla da bir sekilde basediyorum. Fakat,yasli kadinlarda gorulen ve beni yaslanmaktan en cok korkutan durumlardan birisi, 'fil bacakli/bilekli teyze sendromu', ayagimi burkmam marifetiyle basima geldi. Acisi bir yana, seke seke gezerken, elin dingiklizi sipidak terlik ve bikini mevsimini acmisken 10 santigratlik meralarinda, normlain 3 kati boyuta gelmis ayak bilegim bana buyuk bir oyun oynuyor. canimdan cok sevdigim topuklu ayakkabilarim ve cilgin dans hareketlerim marifetiyle basima gelen bu olay, cici bir irlandalinin buz, sevecen bir ingilizin tekila shot bulup bulusturmasiyla bir bicimde olay gecesinde cozulmeye calisildi. Daha sonra ayakkabimi kaybettigimi dusunup, ortaligi seferber ettigimi hatirlatan ve bulup getirdigini luzumsuz bir prince charming hikayesi gibi anlatan manyak bir ispanyol da ilerleyen gunlerde en az sinsi bilegim kadar gereksiz ve uzucu bir ayrinti.
Bu araya bugun yazmayi planladigim onemli mevzu ise yillardir basimda olan bir dert. Sakarligin mi diyeceksiniz, hayir efendim! Magaza vitrinleri, apartman kapisi camlari, ve her turlu goruntu yansitan cam onunden gecerken kendine bakma ve caktirmadan ceki duzen verme gercegi ana konumuz. Yillar once, ipekcilik bayirinin alternatifi olan paralel bayirin en asagisinda, ertugrul kirtasiyenin biraz ustundeki apartmanin kapisi onunde ustumu basimi kontrol etme eylemim hep icime bir cesit huzursuzluk vermistir. Bursa'da yasadigim yillar boyunca, hep o apartmanin onunde durup, kendime bakip, kontrol edip oyle gectim ben.Adini bile bilmiyorum oysaki bu emektar apartmanin. Yillar gecti, buyudum, Istanbul'a gittim. Orada da kendime cesitli yerler buldum, zulada bi ustume basima bakayim die. Kiligina kiyafetine veya nasil gorundugune pek de onem vermeyen insan ayaginda gecinip, bir yandan bu yolda izde ayna arayisinda olmak beni hep utandirdi, kendime gucendirdi. ELbette biliyorum ki, disarida bir yerlerde pek cok kadin var bu eylemi gerceklestiren. En can alici ornegine, kuaforden cikmis-tercihen fon cektirmis- bacilarimizda rastlayacagimiz bu eylem pek tabi ki cok normal. Beni tedirgin eden ise, kendi eylemim icindeki sinsilik ve gorece riyakarlik idi.Ayni zamanda icinde kendinen pek de emin olamayis icermesi, egom konusundaki sorularimi korukler ki, oraya hic girmeyelim. Bu yillar icerisinde, gun geldi kendimden hosnut ayrildim o camlar onunden, gun geldi 'peeaah' dedim, umidi kestim kendimden ama hep baktim. Daha onceki kayitlardan da anlayacaginiz gibi, hep istedim ki bir Audrey Hepburn, bir Grace Kelly misali tam tekmil kendinden emin, nasil gorundugunu bilir bi halde cikayim evden ama olmadi, basaramadim. Ama hep bi umut tasidim, bir gun, bir gun bitecekti bu eziyet. Sandim ki, buyursem yeterince; babaannemin deyimiyle 'hanimsultan' olursam vakti geldiginde, bu dert de bitecek. Umitlerimin buyuk bir kismini snoblariyla meshur, gece hayati yari cibillik ustune kurulu Ingiliz memleketinde yepyeni bir baslangic yapmaya saklamistim. Buraya geldigimde bitecekti, batili medeniyetler seviyesinde bir insan olacak, apartman kapisinda kendimi kontol etmeyecektim. zaten burada apartmanda yoktu. Acidir ki, kaderin benimle oyun oynadigindan habersiz idim, bu tatli hayalleri kurdugum zamanlarda. Mesakkatli yolculugumun ardindan ulasip, hemencecik seviverdigim minik odamda bir boy aynasi yoktu. O an hatirladim, 7tepe de neden oyle cok kapi maki aramadigimi. Odadaki, odayi buyuk gostersin efektli devasa aynali dolaplar, beni bir sure utanc dolu aliskanligimdan kurtarmisti. Oysa ki burada, sadece suratimi gordugum banyo aynasindan baska yan yoktu. Ilk zamanlar cok zorlanmadim, oylesine saskindim ki, ayna olsa da pek bakmazdim odadan cikmadan once. Her sokaga cikis sinifta ingilizce sozlusune kalkmak hissiyati uyandirdigi icin, gerginligim ayna mayna pek farkettirmedi. Zamanla alisip kendimi guvende hissedince,insanlara sormaya basladim, sizin oda da ayna var mi? Onlara sormadan once, farkli renk coraplari, sokuk pantolanlari ve artik sasirmadigim her turlu abidik gubidik kiyafetleriyle gezen -genellikle orta yasli bir kesim gerci bu (cok acayip sIk kizlar var haklarini yemeyeyim allah tas yapar)-ingiliz milletinin dis gorunuse onem vermeme aliskanligina vermistim aynasizligimi. Gelin gorun ki aldigim cevaplar, herkesin odasinda bir ayna oldugu yonunde olunca, karmanin yine benimle tatli alay ettigini anlamam cok uzun surmedi. Yolda yururken yine gozlerim yekpare buyuk camlar ariyordu. Pantolumun pacasina, sacimin pusurune, kapsonumun bilmenesine ancak bu sekilde bakabilir oluyordum. Renk uyumu konusunda ise isim allahlikti. Artik caresizlige dustugum anlarda klozetin tepesine cikmak suretiyle duduk kadar banyo aynasindan maksimum performansi zorladigim, arkadaslarimin odasina gidince bi aynana bakabilir miyim dedigim ve yolumu camlarindan faydalanabilmek icin managemen schooldan gecirdigim gunlerim baslamisti. Bunun farkina varip sizlerle paylasmam ise, az once sigara icmek icin disari ciktigimda kutuphanenin yan cephesindeki camlarina dogru fazladan bir kac attigimi farketmemle oldu. Yine yapmistim ve neden odevimi yapmak yerine bunu bloguma yazmayaydim?! Ozetle ben bir aynasizim. Ilk geldigimdeki 'bicaksizlik' dramim, aynasizlik olarak devam etmekte.
Bir de sigaranin cok pahali olmasi nedeniyle sarma tutune gecisime ragmen 'ellerim titriyor bugun saramam, aman kendime odul verdim, kirk yilin basi canim, aa ne degisik marka adi(embassy- degisik tabi) vb.'gibi mesnetsiz gerekcelerle aldigim sigarayi da filtrenin dibine kadar ictigimi bugun yine kendime aciyarak farkettim. Ne bollukmus vakti zamaninda winston'lari filteresine 2-3 mm kala sonduruvermek. Gerci benim onlari da dibine kadar iciyorum diye cok azar isitmisligim var bilumum arkadaslarimdan, onlar kendini biliyor.
Yazimi sonlandirirken, hala esekkafali bi irish'in bana jelibon getirmesini bekliyorum, M&Msleri yemis zaten alcak adam.Ve yine gidip bi sigara icicem, beni sigara degil odevler oldurecek! Haha.. jelibonumu aldim hem de matematikte bi insan evladina yardimci oldum an itibariyle,kim derdi F.cansu pala matematik konusunda insanlarin yardim alacagi biri olsun.. :)
Bir baska zamanda calinan cantami sabahin 5'inde nasil polise bildirdim, nasil oldu da klostrofobik bunyemi o bidicik sorgu odasinda sigdirabildigimin hikayesini anlatacagim!
Esenlikler efem, bir baska deadline da gorusmek uzere.